Makale yayınlanma tarihi:01 Kasım 2014, Cumartesi - 09:39
Nazmi Gözlem |
Taşeron olarak kullandıkları İŞİD sayesinde ilerideki aşamalarda sahneye koyacakları Mezhep ve Etnik savaşın temellerini attılar. Suriye ve Irak’ta İŞİD’in kestiği insan kafalarının resimleri kendi yazılı ve görsel medyaları aracılığıyla bütün dünyaya ulaştırıldı. Böylece Avrupa ve ABD başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan insanların beyinlerine Barbar Müslüman imajı yerleştirildi.
Ayrıca kendi deyimleriyle ülkelerinde uyuyan potansiyel terörist hücreler bu bölgeye kendi istekleriyle gönüllü gidiyor. Gerçekte ise kurdukları düzenekteki profesyonel ajanları sayesinde, mağduriyet duygusu altındaki ülkelerinde yaşayan yabancı gençleri teşvik ederek genelde bilinçli olarak bu bölgeye ölmeye gönderiyorlar. Ne de olsa birbirimizi boğazlıyoruz.
Buradan çıkan sonuçta, demokrasi bu ülkelerin kendi menfaatleri uğruna kullandıkları bir araçtır. Diğer bir deyimle dostlar bizi alışverişte görsünler.
Şimdi olayların perde arkasına hep birlikte bakmaya çalışalım.
Dünyanın finans gücünü elinde tutan Küresel Baronlar dünya enerji kaynaklarını kontrol etmelerinin mecburiyetini 1. ve 2.Dünya savaşında tamamen kavradılar. Küresel Baronlar merkezlerini bu gelişmeler sonunda Avrupa’dan, ABD’ye taşıdı. Böylece ABD onların yeni ana üsleri oldu. Bu gelişmelerin sonucu Dünya rezerv para birimi de Dolar oldu. Dolar’ı öbür Devletlere dayatmanın yolu da hidrokarbon kaynaklarına hâkim olmaktan geçiyordu. Oyun kurucular için para biriminin ele geçirilmesi dünya finans piyasasının olmazsa olmazıydı. Ufak bir hatırlatmayla Osmanlı’nın bu güçler tarafından yıkılmasının ana nedeni Orta Doğu’daki enerji kaynaklarıydı. İlerideki yazılarımda bu konuyu sayın okurlarımızla daha detaylı bir şekilde paylaşmayı ümit ediyorum.
Vikipedi’nin 2014 yılı nüfus verilerine göre dünya nüfusu 7.145.786.000 kişidir. Bu nüfusun2.615.660.000 kişisi Çinli veya Hindistanlıdır. Yani dünya nüfusunun % 36,4’ü, ya da başka bir deyimle dünyamızda yaşayan her üç insandan biri bu iki Devletin vatandaşıdır.
Uluslararası Enerji Ajansına göre Dünya Enerji tüketimi 2030 yılında takriben % 40 civarında artacak. Diğer bir tahmine göre Çin ve Hindistan’ın ekonomik büyüklüğü de 2025 yılına doğru G7 Ülkelerinin 1.5 katı olacaktır. ABD, AB, Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkeler en büyük harcamalarını enerji sektöründe yaparlar.
Bu bilgiler ışığında Çin ve Hindistan’ın 2030 yılından itibaren dünyanın en büyük enerji tüketicileri olacağı anlaşılıyor. Küresel Baronlar başrol oyuncuları ABD’nin bu büyüme karşısında dayanması için, ilkönce ülkenin enerji politikasını değiştirdiler. ABD topraklarında bulunan dünyanın en zengin kaya gazı rezervlerini devreye sokarak, kendi ihtiyaçlarını karşılamaya karar verdi. Bu gelişmeler ışığında enerji ithalinden, ihracına geçerek dünya enerji fiyatlarını denetlemede ilk adımı attılar. Kısaca ileride Çin’in gelişip, ABD’nin elinden dünya Jandarması görevini almasını engellemesi adına düşünen stratejik hamlelerden biriydi.
AB ülkeleri ise 2020 yılından itibaren örnek olarak doğalgazlarının % 70’ini ithal etmek zorunda kalacaklar. Şimdi diyeceksiniz bu rakamları verip, kafamızı niye karıştırıyorsunuz. Son bir veri ile olayın püf noktasına gelelim. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın 2014 yılında yaptığı bir güncellemede ki paragrafı aynen sizlerle paylaşıyorum.
“Dünya üretilebilir petrol ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık %72'lik bölümü, ülkemizin yakın coğrafyasında yer almaktadır. Türkiye, jeopolitik konumu itibariyle dünya ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin dörtte üçüne sahip bölge ülkeleriyle komşu olup enerji zengini Hazar, Orta Asya, Orta Doğu ülkeleri ile Avrupa'daki tüketici pazarları arasında doğal bir "Enerji Koridoru" olmak üzere pek çok önemli projede yer almakta ve söz konusu projelere destek vermektedir. 2030 yılına kadar %40 oranında artması beklenen dünya birincil enerji talebinin önemli bir bölümünün içinde bulunduğumuz bölgenin kaynaklarından karşılanması öngörülmektedir.”
Gayet açık ve net şekilde bu satırları okuduktan sonra Türkiye’nin iç politikası ve dinamikleri dünya enerji politikasını yönlendirmek isteyen Küresel Baronların odak noktasıdır. ABD’nin dünya rezerv para birimi Dolar’ın egemenliğine devam ettirmesinin birinci yolu Orta Doğu’yu ve komşu ülkelerimiz olan Irak, Suriye ve sırası gelince İran’ı kontrol etmesinden geçer. BOP, Arap Baharı Rüzgârı bu planın parçasıdır.
Tabi ki bu uygulamalar Küresel Baronların küçük fedaisi olan İsrail Devletinin güvenliğini de garantiye alır. Ülkemizin devamlı kaos ortamında tutulması ve PKK terörünün senelerdir dolaylı yollardan desteklenmesinin nedeni kaynaklarımızın verimli olarak kullanılmaması içindir. Bölgede Güney Kore’ye benzer atılımlar yapılacak kuvvetli bir Türkiye’nin bütün bölgedeki enerji dengelerini değiştireceğini hesaplamışlardır. Onun için Ülkemizin ilerlemesinin geciktirilmesi ile Türkiye’nin kurumlarının itibarsızlaştırılması ve istikrarsızlaştırılması bu güç merkezlerinin öncelikli ödevlerindendir.
Küresel Baronlar hala hafızalarında Türklerin Müslümanlığı dünyaya yayışını unutmamışlardır. Kurtuluş savaşından yeni Türkiye Cumhuriyetinin doğuşu ile dünya dengelerinin değişmesi gerçeğini de bir türlü beyinlerinde sindirememişlerdir. Onlara göre Sovyetler Birliğinin kurulması engellenmiş olsaydı, bugünkü Asya’daki enerji kaynaklarını kontrol ediyorlardı. Çin ile bu yüzyılda başlayan güç mücadelesi olmayacaktı.
Yukarıdaki nedenler Küresel Baronları her zaman sık sık hastalanan, sağlıksız bir Türkiye senaryosunu sahneye koymaya zorlar. Genelde ülkemizde senelerdir oynanan oyun aynıdır. Sadece geçen senelerle sahnede yıpranan aktörler yenileriyle değiştirilir. Küresel Baronlar ipleri ellerinden kaçırırsa, kendilerinin komaya girip büyük olasılıkla bugünkü şartlarda beyin ölümlerinin gerçekleşeceğini düşünmektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.