22 Mart 2014 Cumartesi

Yeni Bir Sömürgecilik: Arazi Kiralama -2-

Cihan Dura






Türkiye’ye gelince, ülkemiz arazi yatırımlarında hem satıcı hem de alıcı olarak rol alıyor.

1) AKP iktidarı Türkiye’nin topraklarını 12 yıldır giderek artan bir hızla yabancılara satıyor. Yabancı kullanımına açılan topraklar arasında tarım toprakları da var. Kimi Arap ülkeleri yaptıkları tarımsal yatırımlar yoluyla topraklarımızda söz sahibi olma yolundadır. Birleşmiş Milletler’in “yeni sömürgecilik” olarak nitelendirdiği antlaşmalar kapsamında, örneğin Bahreyn Türkiye’de 500 milyon dolar karşılığında arazi satın aldı. Suudilerin, Körfez ülkelerinin gözünün de Türkiye'nin tarımsal alanları üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.

Bir kısım arazilerimiz de maden şirketlerine kiralanmış durumda. Örneğin altın madeni çıkaran yabancı şirketler var Türkiye’de. Bu şirketler; işçilik, malzeme ve diğer işletme giderleri hariç tutulduğunda elde ettikleri altının yarısını kâr olarak ülkelerine transfer ediyor! Devletin aldığı pay komik: yaklaşık yüzde 2 civarında!... Afrika ülkesi Tanzanya bile yabancı şirketlerden yüzde 3 oranında pay alıyor.

Son yasa değişikliği yabancıya toprak satışını hızlandırdı. Bu süreçte bazı tekil el değiştirmeler dikkat çekmekte. Daha önce bir yazımda vurgulamıştım: Akla gelmeyecek bir ilimiz âdeta yabancı hücumuna uğradı: Yozgat!... Sebebi konusunda değişik açıklamalar var: Biri şu: Yozgat son 10 yılda 230 binin üzerinde göç verdi. Bunu fırsat bilen yabancılar, sahipsiz kalan topraklara akın etmeye başladı.

 Bir diğer iddia: Boğazlıyan ve Sorgun ilçelerinde sulu tarıma çok elverişli araziler bulunmakta. Buraları keşfetmiş olabilir yabancılar. Son bir açıklama da şöyle: Anadolu’nun yoksul yörelerinden biri olan Yozgat Yenipazar özel sektörün hücumuna uğradı, çünkü başta altın olmak üzere zengin maden yatakları var bölgede. Büyük olasılıktır ki,  aralarında küresel şirketler de bulunuyor.


2) Türkiye yalnız toprak satan bir ülke değil, paradoksal olarak aynı zamanda tarım arazisi alan bir ülke.

Dünyada toprak satan veya kiralayan ülkelerin başında Afrika, Güney Amerika, Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri geliyor. Toprak alan ülkelerin başında ise ABD, Güney Afrika, İngiltere ve İsveç geliyor. Türkiye de yer alıyor bu grupta… Şöyle ki Şubat 2013 başında Türkiye'nin Sudan'da 5 milyon dönüm araziyi 99 yıl için kiraladığını biliyoruz. Ayrıca, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün benzer bir kiralama işlemini Madagaskar, Etiyopya, Mali, Tanzanya ve Mozambik gibi ülkelerde de uygulayacağı haberleri de çıkmıştı.

AKP hükümetinin yurt dışında tarım arazisi kiralaması bir çelişki olarak değerlendiriliyor. Çünkü Türkiye’de tarım artık can çekişiyor, çiftçi perişan... Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeterli bir ülke olan Türkiye, bugün dışardan tarım ürünü ithal ediyor. Ne yapması lazımdı o zaman AKP hükümetinin? Tarımla daha çok ilgilenmesi, çiftçiye daha fazla destek sağlaması, boş toprakları değerlendirmesi gerekirdi. Ne yazık ki öyle yapmadı, yapmıyor, ilgisiz bir uygulamayı yeğliyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, gidiyor Sudan’da 5 milyon dönüm araziyi 99 yıllığına kiralıyor. Bu arazilerde sebze meyve, tarım ürünü yetiştireceklermiş.

Bir yazarımız, Yeniçağ gazetesinden Adem Birinci şöyle eleştiriyor bu uygulamayı: Türkiye’de yetiştirilemeyip ithal etmek zorunda kalınan, susam, pamuk, yağlı tohumlar, tropikal meyveler ve sebze tohumları gibi tarım ürünleri Sudan’da kiralanan arazilerde yetiştirilecekmiş. Oysa bu ürünlerin çoğu, Türkiye’de en kaliteli şekilde üretiliyor. Dahası geniş topraklarımız boş duruyor. Yanlış politikalarla tarımı bitirenler, şimdi rant için ülkenin paralarını dışarıya savuruyorlar[ii].

Uygulamayı şiddetle eleştiren bir diğer yazarımız da, değerli bilim adamlarımızdan Tayfun Özkaya… Özetleyerek veriyorum eleştirilerini:

Ülkeler veya şirketler gelişmekte olan ülkelerde çok uzun süreler için toprak kiralıyor veya satın alıyorlar; tarım ürünü veya petrol üretip, ürünleri kendi ülkelerine gönderiyorlar. Bunlar arasında Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kore, Japonya, Çin gibi ülkelerle Batı’nın küresel şirketleri başı çekiyor.  

Türkiye de her iki yönüyle, olayın dışında değil. Örneğin bir habere göre Katar’dan Hassad Food adlı bir fon Türkiye’de ürün yetiştirmek ve hayvancılık yapmak üzere tarım arazisi satın almak istiyor. Hassad’ın Türk Hükümeti ile görüşmeler yaptığı açıklandı. Katarlılara toprak satın almanın mümkün olmayacağı ancak 49 yıllığına kiralamanın söz konusu olabileceği ifade edilmiş! Güney Kore ve Suudi Arabistan’ın da Türkiye’den toprak almak konusunda talepleri vardı. Buna karşılık Türk iş adamları da Libya’da benzer fırsatlar peşinde koşuyordu.

Bir de Sudan olayı var. Aslında bu uygulama toprak gaspı (land grabbing) kavramı içinde düşünülmeli. Bununla ilgili olarak halkımızda boş beklentiler yaratıldı. Orada yetiştirilecek meyveler ucuza tüketilecekmiş. Oysa örneğin tropik meyveler dünyada zaten çok ucuza satılıyor. Halkımız açısından bir şeylerin değişeceği söylenemez. 

Tarım Bakanlığı önce ülkemizin tarım topraklarının yok olmasını, erozyonla aşınmasını önlemeye çalışmalı. Sudan’dan gelecek gıdaya bel bağlamak çok yanlış. Bu toprak kiralama işinin müslüman Sudan halkına yardım olarak gösterilmesi de doğru değil. Bundan başka, büyük şirketlerin daha verimli tarım yaptığı iddiası da bir aldatmacadan ibaret. İstihdamın çok düşük düzeylerde kalacağı dünya deneylerinden biliniyor. Üstelik endüstriyel tarımın o toprakları kirletileceği de kesin. Arazi gaspı Sudan halkının açlığa daha da gömülmesine yol açacaktır. İş adamları para kazanacak, o kadar. Arazi gaspı halklar ve yerel toplulukların gıda egemenlikleri için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Gıda fiyatlarında görünen hızlı artışlar arazi gaspı için iştahları arttırıyor. Arazileri ele geçiren şirketler; ürünü, toprağı, doğayı kirleten, insanları işsiz bırakan endüstriyel tarım yöntemlerini kullanacaklardır. Bu soygundan en çok zarar görecek ülke Sudan’ın kendisi olacaktır[iii].
‘***’
Toparlarsak: Dünya ekonomisinde görülen dikkat çekici eğilimlerden biri gayrimenkul yatırımları, özellikle yoksul ülkelerin tarım topraklarına yönelik arazi kiralamalarıdır. Örnek olarak Liberya ve bazı diğer ülkeler, Ukrayna verilebilir.

Türkiye de bu genel eğilimin dışında değildir, arazi yatırımlarında hem satıcı hem de alıcı olarak yer alıyor. Yabancı kullanımına açılan topraklarımız arasında tarım arazileri de bulunuyor. Bir kısım araziler de maden şirketlerine kiralandı, kiralanıyor. 

Öte yandan, Türkiye aynı zamanda tarım arazisi kiralayan bir ülke, örneğin Sudan’da… Bu tercih bir çelişki ve genel olarak “toprak gaspı” olarak görülüyor. Şöyle ki kendi tarımımız perişan durumdadır, yatırıma muhtaçtır. O zaman asıl paranın kendi tarım topraklarımızın korunmasına ve verimli bir şekilde işletilmesine harcanması gerekmez mi?

Yoksul ülkelerin topraklarının zengin ülkeler tarafından kiralanması; bir yeni sömürgeciliktir. Küresel şirketlerin daha fazla kazanması, ülke topraklarının kirlenmesi, besin güvenliğinin tehlikeye girmesi ve işsizlikten başka sonuç vermeyecektir.




[i] Evrim Küçük, “Küresel Gayrimenkul Yatırımları Bu Yıl 1 Trilyon Dolara Ulaşacak”, Dünya, 16. 3. 2013.


[iii] Tayfun Özkaya, “Sudan’da Toprak Gaspı”, Usiad Bildiren, 12. 3. 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.