Cihan Dura |
Türkiye’ye gelince, ülkemiz arazi yatırımlarında hem
satıcı hem de alıcı olarak rol alıyor.
1) AKP iktidarı Türkiye’nin topraklarını 12 yıldır
giderek artan bir hızla yabancılara satıyor. Yabancı kullanımına açılan
topraklar arasında tarım toprakları da var. Kimi Arap ülkeleri
yaptıkları tarımsal yatırımlar yoluyla topraklarımızda söz sahibi olma
yolundadır. Birleşmiş Milletler’in “yeni sömürgecilik” olarak nitelendirdiği
antlaşmalar kapsamında, örneğin Bahreyn Türkiye’de 500 milyon dolar
karşılığında arazi satın aldı. Suudilerin, Körfez ülkelerinin gözünün de
Türkiye'nin tarımsal alanları üzerinde olduğunu söyleyebiliriz.
Bir kısım arazilerimiz de maden şirketlerine
kiralanmış durumda. Örneğin altın madeni çıkaran yabancı şirketler var
Türkiye’de. Bu şirketler; işçilik, malzeme ve diğer işletme giderleri hariç
tutulduğunda elde ettikleri altının yarısını kâr olarak ülkelerine transfer
ediyor! Devletin aldığı pay komik: yaklaşık yüzde 2 civarında!... Afrika ülkesi
Tanzanya bile yabancı şirketlerden yüzde 3 oranında pay alıyor.
Son yasa değişikliği yabancıya toprak satışını
hızlandırdı. Bu süreçte bazı tekil el değiştirmeler dikkat çekmekte. Daha önce
bir yazımda vurgulamıştım: Akla gelmeyecek bir ilimiz âdeta yabancı hücumuna
uğradı: Yozgat!... Sebebi konusunda değişik açıklamalar var: Biri şu: Yozgat
son 10 yılda 230 binin üzerinde göç verdi. Bunu fırsat bilen yabancılar,
sahipsiz kalan topraklara akın etmeye başladı.
Bir diğer iddia: Boğazlıyan ve
Sorgun ilçelerinde sulu tarıma çok elverişli araziler bulunmakta. Buraları
keşfetmiş olabilir yabancılar. Son bir açıklama da şöyle: Anadolu’nun yoksul
yörelerinden biri olan Yozgat Yenipazar özel sektörün hücumuna uğradı, çünkü
başta altın olmak üzere zengin maden yatakları var bölgede. Büyük olasılıktır
ki, aralarında küresel şirketler de bulunuyor.
2) Türkiye
yalnız toprak satan bir ülke değil, paradoksal olarak aynı zamanda tarım
arazisi alan bir ülke.
Dünyada toprak satan veya kiralayan ülkelerin başında
Afrika, Güney Amerika, Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri geliyor. Toprak alan
ülkelerin başında ise ABD, Güney Afrika, İngiltere ve İsveç geliyor. Türkiye de
yer alıyor bu grupta… Şöyle ki Şubat 2013 başında Türkiye'nin Sudan'da 5 milyon
dönüm araziyi 99 yıl için kiraladığını biliyoruz. Ayrıca, Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğü'nün benzer bir kiralama işlemini Madagaskar, Etiyopya, Mali,
Tanzanya ve Mozambik gibi ülkelerde de uygulayacağı haberleri de çıkmıştı.
AKP hükümetinin yurt dışında tarım arazisi kiralaması
bir çelişki olarak değerlendiriliyor. Çünkü Türkiye’de tarım artık can
çekişiyor, çiftçi perişan... Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeterli bir
ülke olan Türkiye, bugün dışardan tarım ürünü ithal ediyor. Ne yapması lazımdı
o zaman AKP hükümetinin? Tarımla daha çok ilgilenmesi, çiftçiye daha fazla
destek sağlaması, boş toprakları değerlendirmesi gerekirdi. Ne yazık ki öyle
yapmadı, yapmıyor, ilgisiz bir uygulamayı yeğliyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, gidiyor Sudan’da 5 milyon dönüm araziyi 99 yıllığına kiralıyor. Bu
arazilerde sebze meyve, tarım ürünü yetiştireceklermiş.
Bir yazarımız, Yeniçağ gazetesinden Adem Birinci şöyle
eleştiriyor bu uygulamayı: Türkiye’de yetiştirilemeyip ithal etmek zorunda
kalınan, susam, pamuk, yağlı tohumlar, tropikal meyveler ve sebze tohumları
gibi tarım ürünleri Sudan’da kiralanan arazilerde yetiştirilecekmiş. Oysa bu
ürünlerin çoğu, Türkiye’de en kaliteli şekilde üretiliyor. Dahası geniş
topraklarımız boş duruyor. Yanlış politikalarla tarımı bitirenler, şimdi rant
için ülkenin paralarını dışarıya savuruyorlar[ii].
Uygulamayı şiddetle eleştiren bir diğer yazarımız da, değerli bilim
adamlarımızdan Tayfun Özkaya… Özetleyerek veriyorum eleştirilerini:
Ülkeler veya şirketler gelişmekte olan ülkelerde çok
uzun süreler için toprak kiralıyor veya satın alıyorlar; tarım ürünü veya
petrol üretip, ürünleri kendi ülkelerine gönderiyorlar. Bunlar arasında Arap
Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kore, Japonya, Çin gibi ülkelerle Batı’nın
küresel şirketleri başı çekiyor.
Türkiye de her iki yönüyle, olayın dışında değil.
Örneğin bir habere göre Katar’dan Hassad Food adlı bir fon Türkiye’de ürün
yetiştirmek ve hayvancılık yapmak üzere tarım arazisi satın almak istiyor.
Hassad’ın Türk Hükümeti ile görüşmeler yaptığı açıklandı. Katarlılara toprak
satın almanın mümkün olmayacağı ancak 49 yıllığına kiralamanın söz konusu
olabileceği ifade edilmiş! Güney Kore ve Suudi Arabistan’ın da Türkiye’den
toprak almak konusunda talepleri vardı. Buna karşılık Türk iş adamları da
Libya’da benzer fırsatlar peşinde koşuyordu.
Bir de Sudan olayı var. Aslında bu uygulama
toprak gaspı (land grabbing) kavramı içinde düşünülmeli. Bununla ilgili olarak
halkımızda boş beklentiler yaratıldı. Orada yetiştirilecek meyveler ucuza
tüketilecekmiş. Oysa örneğin tropik meyveler dünyada zaten çok ucuza satılıyor.
Halkımız açısından bir şeylerin değişeceği söylenemez.
Tarım Bakanlığı önce
ülkemizin tarım topraklarının yok olmasını, erozyonla aşınmasını önlemeye
çalışmalı. Sudan’dan gelecek gıdaya bel bağlamak çok yanlış. Bu toprak kiralama
işinin müslüman Sudan halkına yardım olarak gösterilmesi de doğru değil. Bundan
başka, büyük şirketlerin daha verimli tarım yaptığı iddiası da bir aldatmacadan
ibaret. İstihdamın çok düşük düzeylerde kalacağı dünya deneylerinden biliniyor.
Üstelik endüstriyel tarımın o toprakları kirletileceği de kesin. Arazi gaspı
Sudan halkının açlığa daha da gömülmesine yol açacaktır. İş adamları para
kazanacak, o kadar. Arazi gaspı halklar ve yerel toplulukların gıda
egemenlikleri için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Gıda fiyatlarında görünen hızlı artışlar arazi gaspı
için iştahları arttırıyor. Arazileri ele geçiren şirketler; ürünü, toprağı,
doğayı kirleten, insanları işsiz bırakan endüstriyel tarım yöntemlerini
kullanacaklardır. Bu soygundan en çok zarar görecek ülke Sudan’ın kendisi
olacaktır[iii].
‘***’
Toparlarsak: Dünya ekonomisinde görülen dikkat çekici
eğilimlerden biri gayrimenkul yatırımları, özellikle yoksul ülkelerin tarım
topraklarına yönelik arazi kiralamalarıdır. Örnek olarak Liberya ve bazı diğer
ülkeler, Ukrayna verilebilir.
Türkiye de bu genel eğilimin dışında değildir, arazi
yatırımlarında hem satıcı hem de alıcı olarak yer alıyor. Yabancı kullanımına
açılan topraklarımız arasında tarım arazileri de bulunuyor. Bir kısım araziler
de maden şirketlerine kiralandı, kiralanıyor.
Öte yandan, Türkiye aynı zamanda tarım arazisi kiralayan bir ülke, örneğin
Sudan’da… Bu tercih
bir çelişki ve genel olarak “toprak gaspı” olarak görülüyor. Şöyle ki
kendi tarımımız perişan durumdadır, yatırıma muhtaçtır. O zaman asıl paranın
kendi tarım topraklarımızın korunmasına ve verimli bir şekilde işletilmesine
harcanması gerekmez mi?
Yoksul ülkelerin topraklarının zengin ülkeler
tarafından kiralanması; bir yeni sömürgeciliktir. Küresel şirketlerin daha
fazla kazanması, ülke topraklarının kirlenmesi, besin güvenliğinin tehlikeye
girmesi ve işsizlikten başka sonuç vermeyecektir.
[i] Evrim Küçük, “Küresel Gayrimenkul
Yatırımları Bu Yıl 1 Trilyon Dolara Ulaşacak”, Dünya, 16. 3. 2013.
[ii] Cihan Dura, “AKP Topraklarımızı
Satmaya Devam Ediyor”, http://cihandura.com/diger-yazilar/211-akp-topraklarimizi-satmaya-devam-edyor.html (20.2.2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.