Ters Açı 1923 |
Kök hücreler insan vücudundaki bütün dokuları ve organları
oluşturan ana hücrelerdir. Totipoent, multipotent, pluripotent kök hücreler
olmak üzere genelde üçe ayrılırlar. Kök hücreler sınırsız bölünebilme, kendini
yenileme, organ ve dokulara dönüşme kabiliyeti olan hücrelerdir.
Vücudumuzdaki cilt, kaslar, kemikler, sinirler ve kan
hücreleri gibi tüm organlarımız bu tip hücrelerden oluşur. Yaralanmalar ve
çeşitli hastalıkların oluşumunda meydana gelen hasarları iyileştirirler. Zarar
gören dokularımızı yeni hale dönüştürürler. Fakat yaşlandıkça kök hücrelerin
sayısı azalır. Zamanla insan vücudunun
direncinin azalmasıyla da, çeşitli hastalıklar insanların başına bela olmaya
başlar.
Kanser çeşitleri, Neurolojik bozukluklar ALS, Parkinson) ,
Kalp hastalıkları, Diyabet, Kemik, kıkırdak hastalıkları gibi. Son senelerde
kök hücrenin çeşitli metotlarla üretilip, insan ameliyatlarında kullanılmasında
çok büyük mesafeler alındı. Yeni süreçte genetik düzenlemeler yerine,
proteinlerin kodlanmasıyla geliştirilen, hücre DNA’sına katılmayan yapay
mesajcı RNA(mRNA) molekülleri
kullanılıyor. Yapay mRNA ‘nın yardımıyla basit deri hücreleri başarılı olarak
istenildiği gibi elde ediliyor.
Aynı tekniğin kullanılması sayesinde IPS hücreleri dokulara
dönüştürülüyor. Bundan sonraki uygulama da hastanın ihtiyacına göre bağışıklık
sistemine uyumlu organlar ( vücudun organı kabul etmesi için) üretiliyor. Deri
hücreleri hızlı bir şekilde programlanarak embriyonik kök hücrelerinin sanki
hakiki kopyası olan yeni hücrelere dönüşüyorlar( Uyarılmış Pluripotent Kök
Hücresi IPS tekniği). Bu yeni tekniğin en büyük avantajı genetik
değişikliklerin yapılmasına lüzum bırakmamasıdır.
Biz şimdi olayları hepimizin anlayacağı şekilde anlatalım.
Bu günlerde ölümcül nitelenen çok hastalığının tedavisi, kök hücre
çalışmalarının olumlu sonuç vermesi sayesinde mevcuttur. İnsan hayatının ileride ki yıllarda ortalama
yaşam süresi 100–150 yıl arasına çıkacaktır. Bu da dünyadaki kaynakların bu
kadar nüfusa yetmeyeceğinden dolayı, yeni gerilimlerin kaçınılmaz olacağına
işaret ediyor. İnsanların çok geç emekli olması mecburiyeti de, başka
problemleri yanında getirecektir.
Bu çalışmaların maliyeti Sağlık Kasalarına çok pahalıya
patlayacağından, normal vatandaşların bulunduğumuz zaman sürecinde böyle tedavi
olanaklarından yararlanması hayal.
Peki, bu
gelişmelerden kimler faydalanıyorlar. Ülkelerinde ki hükümetlerin ayakta
kalmasına sağlayan ve Küresel Sermaye tarafından iktidara getirilen siyasetçiler
( son kullanım tarihleri dolmamış politikacılar), çok gizli ilişkilere sahip
zengin iş adamları, ABD için önemli
cemaat liderleri bunlara sayabileceğimiz birkaç örnektir.
Yazımızı bitirmeden bir not daha ekleyelim. ABD’de bulunan
Pennsylvania Üniversitesi de bu alanda çok başarılı çalışmaları nedeniyle dünyada lider
konumunda olan üniversite araştırma hastahanelerinden biridir.
2013 yılının Ocak ayında Barikat 1919 Sitesinde yayınlanan
makalemizi güncelleştirmeye bazı varsayımlarla deneyelim. Ülkemizde Başbakan
RTE’nin kanser hastalığı olduğu bilinen bir gerçek.
O dönemde ortalıkta görünmediği zaman, kendisine kısa ömür
biçenler Başbakanlığa aday olmak adına açıklamalar yapmaya başlamışlardı. Bunların
başında da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç geliyordu.
Ne olduysa Başbakan RTE kısa sürede hastalığı atlattı. Fakat
tahminimize göre Başbakan RTE geçirdiği hastalık döneminden F-tipi Cemaati
sorumlu tuttu. Kan davasına dönüşen bugünkü olayların başlangıcı böyle gelişti.
Küresel Sermaye BOP’un ilk safhasını bitirdi. Yani Müslüman nüfusumuzun ülkemizde ılımlaştırması sürecinde sona gelindi. Yeni adımda modernleştirme devresi başlıyor. Çeşitli nedenlerden ve Başbakan RTE’nin yeni oy verme aşamasına gelen genç kuşağa hitap etmemesinden dolayı, Küresel Sermayenin deyimiyle kendisinin son kullanım süresi doluyor.
Başbakan’ın seçmenlerinin çoğunluğunun Twitter, You Tube ve
Face Book kullanmadığı biliniyor. Bu yüzden rahatlıkla sosyal medyadan
haberleşme nimetlerini yasaklamakta tereddüt etmiyor.
Biz dikkatlerimizi kendi iç sorunlarımıza odakladığımız bir
zamanda, Kırım dolaylı olarak Rusya’ya katıldı. ABD ve AB sahnenin önünde
demokrasi adına gürültü koparsalar da, sahne arkasında Rusya ile anlaştıkları
aşikâr. Çünkü karşılarında hepsini rahatsız eden bir Çin problemi var.
Rusya’da, Çin’in çok sabırla kendi planlarını uyguladığını biliyor. Çin
hedeflerine vardığında ilk yutacağı lokma Rusya olacak
.
Başbakan RTE 17 Aralık’ta yapılan provada başına neler geleceğinin
farkına vardı. Başbakan iken böyle denemeler olursa, muhalefete düştüğünde
neler olacağının bilincinde. Daha evvel Ergenekon, Balyoz ve değişik davalarda
yol verdiği ortaklarının hayal güçlerinin nasıl delillere dönüştüğünü beraber
yaşadı.
Bugün gündeme düşen kasetteki Suriye ile savaşa girme senaryoları ülkemizin ne hale geldiğini açıkça gösteriyor. Reyhanlı bile, Dışişleri Bakanlığındaki kasetten sonra artık vatandaşlarımızın kafasında soru işaretleri yaratmaya başlamıştır.
Bugünkü kaset olayı F-tipi Cemaati aştığı çok açık. Onlara
çevrilen yeni filmde sadece kötü adam rolü düştüğü belirgin bir şekilde
gözüküyor.
Süleyman Şah Türbesi |
Bunlar olurken Büyük
Kürdistan’ı kurma hazırlıkları yapan ABD ve AB ortaklığına Rusya’da katılmış
durumda. Ayrıca bizi Karadeniz’de rahat bırakmayacakları da Kırım gelişmesiyle
belli oldu.
Osmanlı petrol ve doğalgaz yatakları yüzünden parçalandı.
Türkiye ise geleceğin enerjisi olacak madenlerin ülkemizde bulunması nedeniyle
parçalanmak isteniyor.
Üzücü tarafta ülkemizin menfaatlerine sahip çıkmaya, aday
olanların hepsi sözde ,özde değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.