17 Haziran 2014 Salı

Orta Doğu'yu Kan ve Ateş Cehennemine Çevirenler Küresel Şirketlerdir



Cihan Dura



Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) dev ulus ötesi şirketlerin eseri olan küreselleşmenin doğal bir sonucudur, küreselleşmenin Ortadoğu’da uygulamasıdır. Ortadoğu dev küresel şirketler bakımından stratejik bir öneme sahiptir. BOP’un mahiyeti ve hedefleri incelenirse, onun küreselleşmenin bir gereği olduğu açıkça görülür. Dolayısıyla BOP küresel şirketlerin eseridir ve elbette Ortadoğu’nun kan ve ateşe boğulmuş olması da!
‘***’
Orta ve Yakın Doğu petrol, doğalgaz ve diğer enerji kaynakları ile hammaddeler ve madenler bakımından dünyanın en zengin bölgesidir. Aynı zamanda büyük bir pazardır. Ortadoğu, ABD ve Batı için olağanüstü stratejik bir öneme sahiptir. ABD ekonomisi için en önemli bir hammadde yatağı ve pazardır. Şu rakamlara bakalım:  Dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 64'ü Ortadoğu’dadır, doğalgaz kaynaklarının ise yüzde 41'i. Amerika’nın yabancı petrole bağımlılık oranı 2001'de yüzde 52 idi, 2020'de ise yüzde 66’ya yükselecektir. Bir görüşe göre ABD’nin varlığını sürdürebilmesi Ortadoğu’ya hâkim olmasına bağlıdır.

Büyük Ortadoğu Projesi, ABD'nin, 20 yıla yakın bir süredir üzerinde çalıştığı bir projedir. 1997'de oluşturulan ''Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'' nin bir alt unsurudur. Hemen tamamı Müslüman olan 27 ülke, bu proje kapsamında operasyona tabi tutulacaktır. Bu ülkelerden biri de Türkiye’dir. Proje “küreselleşme” denilen büyük sürecin bir uygulaması olarak, değişen şartlara göre güncellenerek kuşaklar boyu devam edecektir. Projenin görünürdeki gerekçesi “terörle mücadele”dir. Bunun için de “bölge ülkelerinin demokratik bir yapıya kavuşturulması” gerekmektedir. 

Bu, bir kamuflajdır, insanları ikna için şu kılıf uydurulmuştur: Ortadoğu “küresel terörün kaynağı”dır. Bölgedeki monarşiler ve anti-demokratik yönetimler terörü himaye etmektedir. Bölge nüfusu temel hak ve hürriyetler ile demokrasi kültürü bakımından çok geridir, ekonomik yönden çok yoksuldur. Bu nedenle, gelişmiş özgür dünya bölgeyi kontrol altına almalı, bölgeye özgürlük ve demokrasi götürmeli, bölgenin kalkındırılmalı, terörün kaynakları kurutulmalıdır. Bu da bölgeye gerekli müdahalelerin ve düzenlemelerin yapılmasını gerektirmektedir. Gerekçe –kolayca görüleceği gibi- aslında bir kamuflajdan ibarettir. ABD bölgeye özgürlük ve demokrasi götürme söyleminde samimî değildir. Afganistan, Irak, ve Lübnan işgalleri ile bugün Suriye’ye yaptıkları bunun açık bir kanıtıdır.
‘***’
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), ekonomik anlamda ABD'nin –Kuzey Afrika’dan Çin sınırına uzanan- geniş bir coğrafyada kaynaklara ve pazarlara ulaşma projesinden ibarettir. Dev küresel şirketlerin, Sinan Sönmez’in deyişiyle “silah üreticileri, petrol devleri ve finansal şirketler arasındaki bir koalisyonun eseri”dir. Projenin uygulayıcısı olarak gördüğümüz ABD hükümetinin bu proje ile güttüğü hedef ikidir:  Bir, egemen olmayı planladığı bu bölgelerin doğal kaynaklarını –küresel şirketlerin hesabına- emniyet altına almak; iki, IMF ve Dünya Bankası'nın desteğiyle liberal politikalar uygulatarak proje kapsamındaki ekonomileri, yine ABD kaynaklı küresel şirketlerin istifadesine açmak.

Proje kapsamında Fas'tan Çin sınırına kadar uzanan geniş bir coğrafi alan, “özelleştirme operasyonu” ile, tek pazar haline getirilecektir. Üniter devletler dağıtılacak, parçalanacaktır. Ancak yeni parçalar olabildiğince küçük olacak, -Türkiye’de yapılmak istendiği gibi- yeni federatif yapılar, küçük devletçikler yaratılacaktır. Bu sayede pazarlık güçleri kırılmış ülkelerde, doğal kaynaklar üzerinde daha zahmetsizce dev şirketlerin küresel egemenlikleri kurulmuş olacaktır. Bir iddiaya göre Irak 3, İran ve Suudi Arabistan 5’er, Türkiye 7 parçaya ayrılacak, bölgenin yönetimi İsrail'e bırakılacaktır (Şu sıralarda, IŞİD eliyle Irak hedefine ulaşmak üzereler; Türkiye hedefine ise, işbirlikçileri ile ve emin adımlarla yürüyorlar.)  .
‘***’
BOP aynı zamanda ABD'nin, arkasındaki küresel şirketlerin, rakip güçlerin petrol kaynaklarını kontrol altına alma projesidir. ABD –daha doğrusu Derin Merkez’i oluşturan küresel şirketler- şöyle düşünmektedir [Mete Göknel] : Dünya hâkimiyeti için Avrasya'yı kontrol altına almak, Avrasya hâkimiyeti için de Büyük Ortadoğu'yu kontrol altına almak gerekmektedir. Peki, bu nasıl sağlanacak? Stratejik bir madde olan petrol ile bu kaynağa ulaşım yolları üzerinde egemenlik kurarak, rakip güçler karşısında stratejik üstünlük elde ederek... Bu yoldan, ''rakip ekonomiler'' durumunda olan AB ülkeleri, Japonya, Çin ve Avrasya Birliği ülkelerinin ekonomik büyümeleri denetim altına alınmış, Euro veya başka bir para biriminin dünya ticaretine hâkim konuma gelmesi önlenmiş olacaktır. Ve yine ancak bu sayededir ki, altın karşılığı tam olmayan, sadece ABD'nin baskısı ve askerî gücü ile ayakta durabilen ABD Doları dünya ekonomisine hâkim olmaya devam edecektir. 

Bilindiği gibi ABD, ithalatını Dolar’la borçlanarak gerçekleştiriyor. Bir bakıma borcunu kâğıtla ödüyor. Üçüncü ülkeler ABD'ye hammadde ve doğal kaynak satıyor, karşılığında bol miktarda kâğıt, yani senet veya tahvil alıyorlar. Küresel Amerikan şirketleri (Derin Merkez) bu düzenin bozulmamasını istiyor.

Böylece, proje gerçekleştiğinde dünya enerji kaynaklarının, istikrarlı ülkelerde bulunması sağlanmış olacaktır. Neticede enerji kaynaklarının kontrolü için sürekli olarak askerî güç kullanma ihtiyacı da ortadan kalkmış, askerî harcamalar ciddi ölçüde azaltılmış olacaktır. Daha da önemlisi küresel Amerikan şirketlerine yeni ve geniş iş ve kâr alanları açılacaktır. 

Toparlarsak,  ABD’nin –küresel şirketleri hesabına- bölgeyi denetim altına almak istemesinde, kendi ihtiyacını garanti altına almak amacı olmakla birlikte, bir esas amacı daha vardır: Şöyle ki, rakiplerin bu kaynaklara çok büyük ölçüde bağımlıdır. Petrol başta olmak üzere doğalgaz, su gibi temel maddelerin denetim altına alınması, nakil yollarının da denetlenmesi demek, aynı zamanda, rakip devlet veya devlet gruplarının önünün kesilmesi demektir. Bu yoldan ABD rakipleri üzerinde ekonomik baskı kurabilecektir. Ancak bunun yanısıra komşu bölgelerdeki enerji kaynaklarının erişim ve sevk yollarının da kontrolü gerekmektedir. Dolayısıyla, ABD Ortadoğu coğrafyasının yanı sıra, stratejik önem taşıyan diğer yakın bölgeleri de kontrol altına almayı hedeflemektedir. 
‘***’
BOP’un, küresel şirketlerin çıkarları ile olan bağlantısına dair son, ancak hayli öğretici bir açıklamayı eklemek isterim.
ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”, küresel sistemin gerekli gördüğü bir “işletim sistemi”[i] ayarına benzer. Buna göre “Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki ülkelerin işletim sistemleri, Amerika Birleşik Devletleri tarafından çok uluslu şirketlerin rahatlıkla yatırım yapabileceği şekilde yeniden şekillendirilmek istenmektedir." Thomas Friedman’ın deyişiyle küresel sistem ancak çağdaş hukuk sistemi, iyi kurumlar, etkin yönetişim ve demokrasi unsurları bir arada bulunduğu zaman işlemektedir (Ben de eklemeliyim ki, bu değişiklikleri asıl gerektiren, UÖŞ kârlarının güvence altında bulunmasıdır). Friedman şöyle devam ediyor, kuşkusuz UÖŞ’lerin ihtiras ve planlarının tercümanı olarak: BOP kapsamına giren ülkelere bakıldığında hemen hepsinde küresel işletim sisteminin unsurları eksiktir. Küreselleşme sürecinde çok etkin olan çokuluslu şirketler, yatırım yapabilmek ve pazarlarında söz sahibi olabilmek için, bu ülkelerin “işletim sistemlerinin” ayarlanmasını istemektedirler. İşletim sistemi ayarı için ise öncelikle bu ülkelerin “demokratikleştirilmesi” gerekmektedir. Demokratik ortam, küresel şirketlerin arzuladığı hukuk sistemini de beraberinde getirecektir. 



Görülüyor ki, Büyük Ortadoğu Projesi’nin arkasında dev küresel şirketler vardır ve ancak onların büyüme planlarının bir aracı olarak uygulamaya konulmuştur. Çünkü bu şirketlerin emrine yeni pazarlar açacaktır, yüksek kâr edebilecekleri yeni ortamlar hazırlayacaktır. Tabii bundan, bir devlet olarak ABD de kazançlı çıkacaktır. Şöyle ki, ABD tek süper güç olarak –tabii yine küresel şirketlerin lehine olarak- enerji kaynaklarına ve bunların ulaşım yollarına hâkim konuma gelecektir.  
‘***’

Dünya gözümüze göründüğü gibi de değil, düşündüğümüz gibi de, değerli okur! Çok şey değişti 1970’lerin sonlarından bu yana. Ne var ki, bizim de çok önemli bir kusurumuz var: Dünyada makro düzeyde olanları kavrayamıyoruz, hatta onlardan habersiz yaşıyoruz. Örnek: Yeni güçler oluştu dünyada, ulus ötesi şirketler… Daha önce de vardılar ama bu denli güçlü değildiler. Dahası, giderek irileşiyor, âdeta canavarlaşıyorlar. Önemli bir etkileri devletler üzerinde, ulus-devletler üzerinde oldu: Bu devletler artık eskisi gibi değiller, küresel şirketler karşısında geriliyor, eziliyorlar. Çünkü yasaları, oyunun kurallarını daha güçlü olanlar koyuyor: Küresel şirketler!... Araç olarak da bağlı oldukları ana ülkeyi, devletleri kullanıyorlar. Dünyayı kendi çıkar ve ihtiraslarına göre yeniden biçimlendiriliyorlar. İşte, BOP uygulaması da bunlardan biri… Türkiye’de olup bitenler de öyle… Bugün koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin parçalanmasından söz ediliyorsa, bütün bir Ortadoğu kan ve ateşe boğuluyorsa, bu, küresel şirketler böyle istediği için, böyle buyurduğu için!...



[i] İşletim sistemi bir bilgisayar teknolojisi terimidir. Bilgisayar donanımının  denetimi ve yönetiminden, temel sistem işlemlerinden ve uygulama programlarını çalıştırmaktan sorumlu olan sistem yazılımıdır. Bilgisayar parçalarının birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler, aralarında bilgi alışverişi yapabilmelerini sağlar.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.