18 Mart 2014 Salı

Yeni Bir Sömürgecilik: Arazi Kiralama -1-









Cihan Dura


Dünya ekonomisinde görülen genel eğilimlerden biri küresel fonların altın ve sermaye piyasalarından gayrimenkul yatırımlarına kaymasıdır. Bu yatırım türlerinden biri de arazi kiralaması... Bir görüşe göre altın, plasman tercihinde, yerini gayrimenkule bırakıyor; şöyle deniyor: ABD Merkez Bankası FED, parasal genişleme programını sonlandıracağını Mayıs 2013’de açıklayınca, altın bir plasman aracı olarak küresel piyasalarda gözden düşmeye başladı. Tasarruf sahipleri, gözlerini diğer bir geleneksel yatırım aracına çevirdi: Gayrimenkul yatırımları… Bu eğilimde altınla aynı hizaya sermaye piyasalarını koyanlar da var.

 Onlar da şöyle diyor: Küresel fonlardan egemen fonlar ve emeklilik fonları 2010’dan bu yana gayrimenkul yatırımlarına yöneldi; sebebi, sermaye piyasalarında aradıklarını bulamamaları… Eğilim devam edecek ve gelecek on yılda büyük yatırımlarla karşılaşacağız. Danışmanlık firması Cushman&Wakefield'ın bir raporuna göre, Küresel gayrimenkul anlaşmalarının büyüklüğü 2013’de 1 trilyon dolara ulaşacak. Jones Lang LaSalle ise dünya genelinde ticari gayrimenkul anlaşmalarının hızlandığına dikkat çekiyordu. Yatırımcıların tercihinde endüstriyel gayrimenkul –özellikle depolar ve lojistik kullanım amaçlı gayrimenkuller- önde gelmekte[i].

Küresel gayrimenkul yatırımlarının bir diğer özelliği de, tarım arazilerine yönelik olması… Gerçekten Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bir açıklamasından öğreniyoruz ki, birçok küresel şirket ve ülke, kendi ülkelerinin arazileriyle yetinmeyip, diğer ülkelerden arazi kiralamakta veya satın almaktadır. Bu kapsamda dünyada 200 milyon hektarın üzerinde arazi kiralanmış veya satın alınmış durumda… İşin dramatik bir yönü de  “arazilerin kiralandığı ülkelerden önemli bir kısmının, gıda güvenliğinin en yüksek düzeyde tehlikede olduğu ülkeler” olmasıdır. Hatta bunlardan 8 ülke halkının –inanılacak gibi değil ama- kendi vatanlarında toprağı kalmamış bulunuyor!
Aşağıda iki somut örnek veriyorum, ardından Türkiye’nin durumuna bakacağım.

‘***’
a) Birinci örneğim Liberya ve bazı diğer ülkeler,… Dünyada azgelişmiş olarak nitelenen ülkeler var. Bu ülkelerin, 500 yıldır Batı sömürgeciliği ve emperyalizmi tarafından nasıl sömürüldüğünü biliyoruz. Bunlar daha sonra siyasal bağımsızlıklarını birer birer kazandılar. Ancak ekonomik açıdan fazla bir şey değişmedi. Günümüzde ise sahip oldukları tarım topraklarının, ABD, İngiltere ve İsveç gibi ülkeler, daha doğrusu bunların şirketleri tarafından satın alındığını veya kiralandığını görüyoruz. 

Azgelişmiş ülkelerde nüfusun hızlı artmasını fırsat bilen küresel şirketler, artan yiyecek ihtiyacını karşılama vaadi ile bu ülkelerin topraklarına talip oluyor, ele geçiriyorlar; bir kısmını da kiralıyorlar. İşte toprağı bu türden ticarete konu olan ülkelerden biri de Liberya… Der Spiegel dergisinde yer alan bir yazıya göre Liberya'nın ekilebilir topraklarının tamamı yabancı şiketlerin eline geçmiş bulunuyor. Toprakları en çok satılan ülkeler listesinde birinci sırayı alan Liberya'yı, Gabon ve Filipinler takip ediyor. Daha sonra Sierra Leone (% 41), Ukrayna (% 36), Papua Yeni Gine (%33), Mozambik (%28), Tanzanya ve Uruguay (%18) ve Madagaskar (%10) geliyor. Bu yatırımlar, kuşkusuz 'yeni tip bir sömürgecilikten başka bir şey değildir.

b) İkinci örneğim Ukrayna… Çin, bu süper güç adayı, Libya’dan sonra Ukrayna’dan da tarım toprağı satın alıyor. Basından özetliyorum: Çin devlet tarım şirketi Xinjiang Production and Construction Corps ve Ukrayna KSG Agro şirketi arasında varılan bir anlaşma uyarınca, Çin birkaç yıl içinde Ukrayna’dan 3 milyon hektarlık ekime elverişli toprak satın alacak. Toplam değeri 2.6 milyar dolar olan Ukrayna - Çin gıda işbirliği programı, 2013’ün ikinci yarısında yürürlüğe girecekti. 

Birkaç yıl içinde Çin şirketinin mülkiyetine ve denetimine geçecek olan toprak miktarı, Ukrayna’nın tarıma elverişli topraklarının % 7’sini oluşturuyor; Hollanda’nın ya da İsrail’in yüzölçümünden de büyük!... Ukrayna dünyada tarıma en elverişli toprak olarak bilinen “siyah toprak”ların % 30’una sahip bir ülkedir. Çin ise uzun vadede nüfusunun tarım ve gıda ihtiyaçlarını, başka ülkelerde olup mülkiyeti kendine ait tarım alanlarında yapacağı üretimle karşılamayı planlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.